2 Şubat 2012 Perşembe

Hayatın Garipliklerin Üzerine 'Bugün'lerden Bir Çerkez Masalı...

Hani klişe laflar vardır, "olmaz olmaz demeyin, olmaz olur", "yarın rüzgara benzer, ne getireceği belli değildir", "ne oldum değil ne olacağım" gibi terennümleridir.
bu sözü doğrularcasına yaşanan  bir olay var yakınlarda...
olayda geçen kişiler şu an itibariyle daha farklı ve daha mutlu bir yoldan gitmesi sebebiyle şahısların gerçekliklerini gizleyerek anlatıyoruz hikayeyi;
bir vardır, bir yoktur, Güzel ama yalnız bir ülkede Anadolu adında bir yer vardır. Anadolu'nun güzel bir şehrinde çalışkan, eğlenceli, sevimli bir kız yaşamaktadır, lise dönemindedir.çok sayıda olan arkadaşlarıyla günlerinin büyük kısmını eğlenceli şekilde geçirmiştir. bir gün laf arasında, şakayla karışık, arkadaşlarından biri tarafından, kendi okulunun çevresinden olmayan bir çocukla yakıştırılır, uzunca bir süre muhabbeti döner, gün sonuna doğru şakayla beraber düşüncede bitse de kısa bir süre sonra şaka gerçeğe dönüşür, tanışırlar. esmer Çerkez kız, bulunduğu coğrafyaya pek uymayan, açık kumral, gür bakımlı saçları canlı yeşil gözleri, ve hatta erkek kısmında pek nadide bi durumu  teşkil eden uzunca kirpikleri ve uzunca boyuyla az bulunur bu oğlana çok geçmeden vurulur. başlarda herşey çok güzeldir, kız böyle bir erkek güzeli bulduğu için, erkek te böylesine samimi birine dek geldiği için. çerkez kızı biraz özgür yetişmiştir, uzunca bir süre ailesinin tek çocuğu olmuş, on seneden sonra gelen kardeşlerinin gerçek anlamda haddinden fazla ilgi göstermiştir. konuya dönecek olursak, özgürlükle büyüyen kız, erkek güzeli tarafından haliyle, kıskanılmaya başlar, bu durum kısıtlamalara, dolayısıyla can sıkıntılarına neden olsa da, gerçekten aşık olan çerkez kızı her şeye rağmen ilişkisini devam ettirmek için özveride bulunarak ilişkinin devamı için çok uğraşıştır.
bu arada  sonra, güzel ama yalnız ülkenin gençleri eğitimlerine üniversite düzeyine devam etmek için sınava girer, başarılı olamayanlar ister pes eder isterse tekrar şanslarını denerler. sınavı kazananlar ise genel itibariyle tam olarak istediklerine ulaşamasalar da üç aşağı beş yukarı mutlu edeci bir duruma tekabül şekilde başarıları ödüllendirilir.
bir zaman geçer sonra,çerkez kızı da hazırlanır bu sınava,hazırlanırken iki kişilik hayaller çalışmasını sağlar aslında. önce çerkez kızı gidecektir üniversiteye, ertesi yıl özel eğitimli okulunu bitirecek olan erkek güzeli de yanına gelecektir. ama başında dediğimiz gibi çoğu sefer tam olarak istenilenin başarılamadığı bir sistem vardır o ülkede, sınava giren çerkez kızı hayallerin ilk adımında başarılı olur,  sınavda başarılı olan tarafa da geçmeyi başarır hemen. yakınlardaki önemli, büyük bir şehirde  önemli bir okula  girer, ertesi yılı beklemeye başlar daha senenin başından. ama oğlanı bir endişe sarmıştır olduğu yerden, uzaklardan, daha çok karışmaya kısıtlamaya çalışır çerkezi. bu duruma da katlanır çerkez, kabullenir.  sene sonunda ki en başında söylediğimiz  güzel ülkenin durumunun gerçekleşmesine bile göğüs gerer, erkek güzeli çerkezin şehrine değil uzaklarda başk bir balıkçı şehrine gidecektir. üzülseler de daha güçlü şekilde devam edecelerine inanırlar. çerkez bir ara okulunu bırakmayı düşünür, en baştan başlayıp, en sevdiğinin yanına gidebilmeyi düşünür, ama izin vermezler. uzaklıklar, yeni çevre insanları ve o özlem duygusu yıpratır çifti,  birbirlerinin şehirlerine ziyarete giderler, çoğu kez de çerkez kızı. bu durum notlara yansır biraz bocalamıştır, ama toparlayacaktır. üniversitenin ortalarına doğru şubat ayının ortasına doğru tekrar sevdiğinin yanına gider çerkez kızı özel bir günün yaklaşması sebebiyle elinde hediyesiyle. gittiğinde çocuk onu karşılar, gezer dolaşırlar, çerkez yakınlardaki o özel günü beraber geçirme planları yaparken çok der; "o gün ailem gelecek, gitmen lazım."  bu anlamsız istek karşısında çerkezin canı sıkılsa da kendine saklar, kabullenir döner kendi şehrine.
günlerce anlamaya çalışır durumu, yalnız yürüşler yapar ayazların şehrinde. bir akşam,bu şekilde düşünceler içindeyken telefon çalar, sevdiğindendir, hızla rahat konuşabileceği bir yere giderek açar telefonu "aşkım..." kısa bir sessizlikten sonra cevap gelir karşı taraftan, " uzaklıklardan, düşünmekten, özlemekten,kıskanmaktan ve kendime kızmaktan yoruldum, daha fazla devam edemem..." o an sonsuz bir boşluğa düşen çerkez kızı gene de belli etmez; "peki" der. ömrünün beş senesinin baş kahramanı artık yoktur. sonraları başka yerlerden, başka bir kızla başladığını, başlangıç tarihini de kendi ayrılıkları öncesinden bir tarih olduğunu öğrenir. çerkez kızı dağılmış yüreği gibi hayatını da dağıtır bir süre. bilinçsiz amaçsızca yaşar o dönem. sonra toparlama başlar yavaş yavaş ufaktan hayata döner, bu sıralarda telefon gene çalar, çerkez kızı telefonun karşısında şekeri elinden alınmış küçük, ağlak bir çocuk gibi konuşanı tanır, oğlan dönmek istemektedir tüm pişmanlığıyla. parçalarını toplasan da cam bir kez kırılmıştır artık, -hayır, olmaz-.

 yerinde durmayan zaman hızlıca geçer her zamanki gibi toparlanmaya çalışırken kendi memleketinde öğrencilik yapan bir genç bir şans ister çerkezden. Çerkez pek umutlu olmasa da şansı vermeyi kabul eder ve yeni bir sayfaya başlar. başladığı hikayenin önceki hikayeden daha güzel, daha istediği gibi olduğunu fark eder çerkez kızı. artık mutluluk vardır hayatında. bu mutlulukla bitirir okulunu, evine döner kendi şehrinde  ona mutluluğu verenle yanı paylaşır bir süre. diğer çocuğunda sıkça kendi şehrinde olduğunu duysada pek denk gelmezler çarşıda pazarda, yada başka herangi bir yerde. sonra öğrencilik hayatının verdiği özgürlük, ailenin iş baskısı derken öğrenimine devam etmeye karar verir. ve taa en başından lisede eğlenceli günlerini beraberce geçirdiği, düşünce ikizinin yanına gider, eğitimine devam etmek için bir kaç sınavdan daha geçek zorundadır, ama aynı zamanda hazırdır. sınavları başarıyla geçer, kendini kabul ettirir ve kolayca da sevdirir. kabul edildikten sonra kayıtt yaptırıp uzuca sayılabilecek bir süredir ayrı kaldığı sevdiğinin, mutluluğu ona hediye edenin yanına dönecektir artık. biraz zahmetli olsa da mesai saatinin sonuna doğru halleder işlerini, dömek için bilet alır, eşyalarını alıp sadece otobüse gitmek kalmıştır artık sadece, hava soğuktur, yürümeye üşenir, dalgın vaziyetteyken, önünden şehir servislerinden biri geçer, son anda fark ederek servise doğru koşmaya başlar. o an zaten kalabalık olan servisin şöförü kolaylık olsun diye arka kapıyı açar. çerkez kızı ve lise arkadaşı servise yetişir ilk adımda çerkez kızı biran duraksar, sonra boş bir yere bulur ve oturur, biraz dalgınlaşmıştır, lise arkadaşı bunu fark etse de yorgunluktandır diye düşünür.  durakta araç durur, bir kaç kişi iner inenlerden biri taşıdığı kolileri düşürür araçtan dışa doğru. bir iki durak sonra iyice boşalan araçta çerkezin yanına oturur arkadaşı, "iyice yoruldun" der çerkez kızının cevabı ise " o çantayı tanıdım" olur. "beyat bere ve beyaz atkılı çocuk, o çocuk, işte o..." kendisinden telefonla ayrılan çocuktur aslında araçtan inerken kolileri düşüren çocuk, çerkez kızını gördüğü için düşüren çocuk.
Doğduğu şehirde başladığı mutsuz sonla bitten hayatının ilk hikayesinin esas oğlanı doğup büydüğü ve hikayenin asıl yeri olan kendi şehrinde değil, çocuğun yada kızın şehrinde de değil arkadaşının ısarıyla geldiği ve aslında kalıp kalmama durumunu pek önemsemediği bu ufak  şehirde yüzleşir. yüreğinin kaybolan yarasıyla, ama artık iyileşmiştir, sendelesede yıkılmaz. çerkez kızının ve arkadaşıın ağzından aynı anda bir cümle dökülüverir araçtan indiklerinde,
"hayat çok garip........"